Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dünyayı bağımlılık pandemisi bekliyor”
BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi 2020 Dünya raporu, Prof. Dr. Sevil Atasoy tarafından tüm dünyayla birlikte aynı anda açıklandı. Prof. Dr. Sevil Atasoy, Üsküdar Üniversitesi tarafından 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü çerçevesinde düzenlenen basın toplantısında bütün organize suç örgütlerinin aktifliğini sürdürdüğünü ve yeni koşullara hızla uyum sağladığını söyledi. Pandemide esrar kullanımının arttığını kaydeden Prof. Dr. Sevil Atasoy, suç örgütlerinin uyuşturucu kaçakçılığını bir yana bırakarak siber suçlara ve sahte ilaç kaçakçılığına yöneldiğini belirtti. Covid-19 döneminin bağımlılık tedavisinde eksen kayması yaptığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise bu dönemin psikolojik sağlamlığı öğrenme açısından bir fırsat olduğunu ancak; dünyayı bağımlılık pandemisinin beklediğinin de altını çizdi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1987 yılında uyuşturucu kullanılmayan sağlıklı bir toplum hedefine ulaşmak, uyuşturucu ile mücadele konusunda uluslararası alanda eylem ve iş birliğini güçlendirmek amacıyla 26 Haziran tarihini "Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü" olarak kabul etti.
“Pandemi dönemi psikolojik olgunluğu pozitif etkiledi”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan da Pandemi döneminin insanların psikolojik olgunluğunu pozitif yönde etkilediğini, bu durumun Üsküdar Üniversitesi tarafından yapılan Koronafobi araştırmasında görüldüğünü söyledi. Tarhan, “Bu çalışmanın bir ayağı salgının psikolojik olgunluğa etkisi idi. Korunma ve önleme, kişi ne yapılırsa bağımlı olmaz gibi pek çok konuda bize fikir veren bir çalışma oldu. ‘Salgın sürecinde elimdekilerin kıymetini daha iyi anladım, ilişkilerime daha çok emek sarf etmeye başladım, olayları olduğu gibi kabul ediyorum, zorlukları göğüsleyebileceğimi anladım’ gibi cevaplar aldık” dedi.
“Pandemi, dayanıklılık eğitimi açısından bir fırsat oldu”
Psikolojik sağlamlık eğitiminin en önemli ayaklarından birinin psikolojik dayanıklılık eğitimi olduğunu vurgulayan Tarhan, “Anadolu’da “yılmazlık” denilen dayanıklılık eğitimi. Gençler hayatta bir çok şeyi kolaylıkla elde ettiği için aldığı hazzı daha ön planda tutuyor. Yaşam amacı haz peşinde koşmayı gören bir gençlik geliyor. Daha benmerkezci, daha konformist düşünüyorlar. Bu süreç onlar için de önemli oldu. Kaygılarında yükselme oldu. Öğrencilerin kaygılı olduğunu görüyoruz. Hem sınav süreçleri hem de Covid sürecinin geliştirdiği bir kaygı oldu. Bu yaş grubunun dar bir alanda uzun süre kalmaları onların biyolojik doğasına aykırı. Böyle bir tahammulü başarılı olarak göstermeleri aynı zamanda onlar için dayanıklılık eğitimidir. Bu süreç gençlerimize dayanıklılık eğitiminde katkı sağladı diyebiliriz” diye konuştu.
“Covid-19 dönemi bağımlılık tedavisinde eksen kayması yaptı”
Bağımlılık hastalarının en büyük özelliğinin acelecilik ve sabırsızlık olduğunu kaydeden Tarhan, “Doyum erteleme becerileri zayıftır. Bu becerileri geliştirmesi için Covid-19 döneminde bir fırsat ortaya çıktı. Bu nedenle doyum peşinde koşmak değil, doyumu ertelemek de bir beceridir. Doğuştan gelmez, genetik değil, öğrenilmesi gerekiyor. Covid-19 dönemi bağımlılık tedavisinde eksen kayması yaptı, sosyal hayatta eskiye göre bir çok şey değişti. Ama aynı zamanda insanlığın bağımlılıkla ilgili koruyucu tedavilerin daha iyi yapılması ile ilgili bize ciddi fırsatlar ortaya çıkardı” dedi.
“Dünyayı bağımlılık pandemisi bekliyor”
Covid-19 pandemisinde grup tedavilerinin birden bloke olduğunu kaydeden Tarhan, “ABD’de bir çok bağımlılık kliniği kapandı. Opiat reçetelenmesi de hastanelerde azaldı. Fakat ortaya çıkan sonuca göre opiat reçetelenmesi azaldı ama aşırı doz ölümlerde artış oldu. Bağımlılık tedavisinde eksen kayması yaşandığı ile ilgili makale bulunuyor. Covid pandemisi sadece ekonomi ve diğer eksenleri değil bağımlılık eksenini de değiştirdi. Hatta tersine döndürdü diyen literatürler bulunuyor. Bir pandemi olarak düşünürsek dünyayı bağımlılık pandemisi bekliyor diyebiliriz. Çünkü bu krizler genellikle var olan sorunun ortaya çıkmasını ve sorunun büyümesini hızlandırır. Eğer doğru çözümler üretilirse sorunu çözme fırsatı da ortaya çıkar” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Covid dönemi bağımlılık tedavisinde eksen kayması yaptı, sosyal hayatta eskiye göre bir çok şey değişti. Ama aynı zamanda insanlığın bağımlılıkla ilgili koruyucu tedavilerin daha iyi yapılması ile ilgili bize ciddi fırsatlar ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Sevil Atasoy, BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi 2020 Dünya Raporunu dünyayla aynı anda açıkladı
Üsküdar Üniversitesi tarafından 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü çerçevesinde düzenlenen basın toplantısında BM’nin Uyuşturucu ve Suç Ofisi 2020 Dünya raporu, Prof. Dr. Sevil Atasoy tarafından tüm dünyayla birlikte aynı anda açıklandı. Toplantıda Covid-19 salgınının uyuşturucu kaçakçılığına, bu suçla mücadele yöntemlerine,madde bağımlılığı ve bağımlılık türlerine etkileri konuşuldu.
“Madde kullanımı dünyanın her coğrafyasında arttı”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, 2005-2010 ile 2015-2022 dönemleri Birleşmiş Milletler (BM) Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üyesi ve önceki Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, 2020 raporunun madde kullanımının dünyanın her coğrafyasında arttığını gösterdiğini kaydederek “2009’da 15 ila 64 yaş aralığındaki dünya nüfusunun % 4.8’i madde kullanırken, 2018’de bu oran % 5.3’e ulaştı. 269 milyon kullanıcı arasından 35 milyon 600 bini madde kullanım bozukluğunun pençesinde acı çekmekte. Her türlü uyuşturucu maddeye, opioidlere, kokaine, metamfetamin ve daha onlarca bağımlılık yapan maddeye erişim daha kolaylaştı. Maddeler on yıl öncesine göre çeşitlendi, çok daha etkili bir hale geldi, kaçakçılık yolları ve zula olarak tanımladığımız gizleme yöntemleri çeşitlendi. İnsan sağlığına verdiği zarar büyüdü, bu yüzden gerek önleme gerekse madde kullanım bozukluklarının tedavisi daha karmaşık ve zor bir hal aldı. Ne yazık ki ergenler ve genç yetişkinler madde kullanıcılarının en büyük bölümünü oluşturuyor” dedi.
“Türkiye’deuyuşturucuya bağlı ölümler ciddi ölçüde azaltılabildi”
Geçtiğimiz yıl 585 bin kişinin madde kullandığı için hayatını kaybettiğini kaydeden Prof. Dr. Sevil Atasoy, “2008’den bu yana madde bağlantılı ölümlerde % 25 artış oldu. Son 10 yıldaopioid kullanım bozukluğuna bağlı ölümler ortalama % 71 oranında arttı. Artış kadınlarda % 92, erkeklerde % 63 oranında. Yeri gelmişken belirtmekte fayda var. Türkiye, İçişleri Bakanlığı başta gelmek üzere pek çok bakanlığın eşgüdümlü gayretleri sayesinde uyuşturucuya bağlı ölümleri ciddi biçimde azaltabildi. 2017 yılında 941 vatandaşımız madde yüzünden hayatını kaybederken bu sayı 2018’de 657’ye, 2019’da 342’ye düşürülebildi” dedi.
“Pandemide esrar kullanımı arttı”
Prof. Dr. Sevil Atasoy, Covid-19 salgının dünya genelinde madde kullanımına etkisinin, maddenin niteliğine göre değişiklik gösterdiğini belirterek “Avrupa Uyuşturucu İzleme Merkezinin bulgularına göre bazı ülkelerde pandemi sırasında cannabis (esrar) kullanımı arttı. Bunun nedeni, sokağa çıkma kısıtlarından önce cannabis depolanması ile açıklanıyor. Esrar yanı sıra alkol, benzodiyazepinler ve diğer müstahzar ilaçların kötüye kullanımı izlendi. İnsanlar evde kaldığından genellikle kalabalık ve eğlence mekanlarında kullanılan kokain ve ekstazi kullanımında azalma gözlendi. Yüz yüze danışmaların yerini bazı ülkelerde teletıp uygulamaları ile bu hizmet sürdürüldü. Gelecekte madde kullanım sorunları olanlara teletıpla hizmet vermenin yaygınlaşması gerekiyor.
“Uyuşturucu kaçakçılığı, siber suçlara ve sahte ilaç kaçakçılığına yöneldi”
Prof. Dr. Sevil Atasoy, uyuşturucu piyasalarına Covid-19 etkisini de şöyle özetledi: “Bütün organize suç örgütleri aktifliğini sürdürdü ve yeni koşullara hızla uyum sağladı. Balkan ülkelerindeki örgütler uyuşturucu kaçakçılığını bir yana bırakıp, siber suçlara ve sahte ilaç kaçakçılığına yöneldi. Tedarikçiler ve sokak satıcıları arasındaki şiddette bir azalma gözlenmedi. Europol’e göre uyuşturucu arz zincirinde sosyal mesafe kuralları nedeniyle sadece dağıtım seviyesinde bir aksama yaşandı. Bu da kısa süreli fiyat yükselmelerine yol açtı.Torbacı adını verdiğimiz sokak satıcıları hareket kısıtlılığı nedeniyle kullanıcıya ulaşmakta güçlük yaşadıklarından alternatif yöntemlere başvurdular. Geleneksel webin yanısıra darknet piyasalarının, sosyal media ve şifreli iletişim uygulamalarının kullanıcı düzeyinde madde sunumu için daha yaygın biçimde kullanıldığını gördük. Evlere uyuşturucu servisinin, daha az yüzyüze iletişimin ve daha az nakit paranın kullanıldığı bir süreçten geçtik, aynı uygulamanın devam edeceği düşünülüyor” dedi.
“Türkiye’nin adının geçmesi üzücü”
Sınır kapılarında alınan ciddi önlemlere rağmen Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki ticaret sürdüğünden büyük miktardaki uyuşturucu maddenin bir ülkeden diğerine geçişinin de sürdüğünü kaydeden Atasoy, “Özellikle büyük miktarda kokainin deniz yoluyla Avrupa’ya girişinde bir azalma gözlenmedi. Hollanda ve Belçika başta gelmek üzere salgın sırasında çok sayıda yasa dışı laboratuvar çökertildiği halde, Avrupa’da sentetik uyuşturucuların imalatı sürdü, bu yüzden pandemi kısıtları ortadan kalktığında piyasalarda daha fazla sentetiklerin görülme ihtimali bulunuyor. 2020 dünya raporunun 3. kitabında Avrupa’nın metamfetamin imal eden ülkelerinden biri olan Çek Cumhuriyetindeki küçük ve orta ölçekli yasadışı laboratuvarların çıkış maddesi olarak kullandığı psödoefedrinin Türkiye ve Polonya piyasalarından elde edilen ilaçlardan ekstre edildiğinin yer alması bizi üzmüştür. Ayrıca yine 3. kitapta Güney-Doğu Avrupa’daki amfetaminin menşeinin Bulgaristan ve Türkiye olduğunun kaydedilmesibizim için ayrı bir sorundur. Avustralya, ele geçirdiği Batı Avrupa menşeili ekstazinin % 30’unun Türkiye üzerinden geldiğini bildirmiştir” dedi.Prof. Dr. Atasoy, Türkiye’nin dünyanın en fazla amfetamin ve ekstazi yakalayan ülkeleri arasında olduğunu da sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz: “Erkeklerde sanal oyun, kızlarda sosyal medya kullanımı daha fazla”
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM Koordinatörü ve Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz ise pandemi döneminde değişen bağımlılık davranışlarından bahsetti.
Son dönemde gençlerde sanal bağımlılık ya da sosyal medya bağımlılığının da gittikçe arttığını gördüklerini kaydeden Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Hem tedavi başvuruları açısından hem de yaygınlık açısından baktığımızda kumar alışkanlıklarının gittikçe arttığını da söyleyebiliriz. Özellikle sanal ortamı kullanan yani kumar veya oyun nedeniyle kullanımın erkeklerde ama sosyal medya kullanımının da kızlarda daha fazla olduğunu gördük. Sosyal medya kullanımının hangi maddeyi kullanırsa kullansın o grupta yoğun olduğunu görüyoruz. Birkaç tane belirteç var bizim için. İnterneti, sosyal medyayı ya da sanal alemi fazla kullanmak ve nargile. Covid – 19 döneminin faydalı yönü nargile kafelerin kapanması oldu. Daha çok maddi düzeyi ve eğitim seviyesi düşük insanların maddeye maruz kaldığı ile ilgili bilgiler de var. Onlar daha çok bu işin satışını yani ticaretini yapıyorlar, yaparlarken de kullanıyorlar. Özellikle gençler için baktığımızda son dönemlerdeki çalışmalarda ebeveyn eğitim seviyesinin artması, gençlerde alkol, madde, sosyal medya kullanımı, oyun ve kumar oranlarıyla doğru orantılı çıktı. Yani eğitim seviyesi arttıkça bu bağımlılıklarda da bir artış olduğu ortaya çıktı. Bu altı çizilmesi gereken bir nokta. Sigara açısından baktığımızda ise tersi olduğu görülüyor. Ebeveynlerin eğitiminin yüksek olması gençleri sigaradan biraz olsun koruduğunu söyleyebiliriz” dedi.
“Ebeveynler çocuklarını mutlaka takip etmeli”
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Covid-19 ile birlikte çocuklarımızın ve hepimizin evde kapandığı dönemde, büyükler de dahil olmak üzere çok ciddi anlamda sosyal medyayı kullandık. Yaptığımız bir araştırmada insanların asıl bilgiyi sosyal medyadan edindiklerini gördük, yani yüzde 70’i sosyal medyadan gelen bilgiyi alıyorlardı. Onun için kesinlikle korunma ile ilgili yöntemleri geliştirirken bunları da göz önünde bulundurmak lazım. Ebeveynler çocuklarının nerde ve kiminle olduklarını bilmiyorlarsa o zaman çocuklarının alkol, sigara ve yasadışı madde kullanım risklerini yüksek olduğunu söyleyebiliriz” uyarısında bulundu.
“Covid-19 sonrasında hazza yönelik bir arayış olacak”
Pandemi döneminde sosyalleşmenin, iletişimin çok önemli olduğunu gördüklerini kaydeden Dilbaz, “Covid sonrası durumun ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Avrupa’daki meslektaşlarımız ile görüştüğümüzde onlar da bize benzer yani eğlence amaçlı madde kullanımının azaldığını belirtiyor. Çünkü insanların sosyal anlamda bir araya gelemedikleri için onun yerine evde yalnızken kullanılan maddelere yönelik bir artış var bu dönemde. Reçeteli satılan ilaçlar gibi, kokainde bir miktar azalma var. Ama bunlar böyle olmayacak, insanın doğasında hazza yönelik bir arayış var. Bağımlılıkta haz almayla ilgili beyindeki bir eksiklikten kaynaklandığı için mutlaka hazza yönelik bir arayışı olacaktır” dedi.