Bazen insan çılgınca bağırmak ister boğazımda düğümlenir yaşantılar, kalbimin en ücra köşesine gömdüğümüz acılarımız ve neşelerimiz tozlandırdığımız yaşantılarımız arasında nasıl küllendiğini görmek o kadar da kolay değil. İşte o zaman insan ne onları aralayıp serbest bırakasım var, ne de tozlarına bir nefeslik üfleyişim der düşünür.
Fakat yaşam bazen de o kadar acımasız ki insanın hisleri de sıradanlaştığı gibi kimi zaman da bBir bakıyorsun ki hiçbir şey yerli yerinde değil. Her şey gibi benliğin de eskimeye yüz tuttuğunu görürsün. Hayata dair verdiğin önem sıralamamız değişiyor. Bunun adına olgunluk da denilse tecrübe de denilse, en yakışanı “YORGUNLUK” değil midir?
Ucu bucağı pişmanlıklarla kaplı eski defterler kapandığında “meğer” ile başlayan cümlelerle tanıştığımız zaman birlikte her şey yerli yerine oturuyor ve en vefalı cümleler “meğer” ile başlıyor…
Sevdiğimin sevgisini dil ile değil, yürek kıpırtısıyla hissedip, şükür etmenin faziletine erdirdiği için.
Ön yargılarımdan sıyrılmamı sağladığı için, nefes almamı sağladığı için, fikirlerimin doğruluğunu gözler önüne serdiği için.
Hatalarımla yüzleşmemi sağladığı için.
Sevdiğimin sevgisini yürek kıpırtısıyla bana hissettirdiği için. Gözyaşını mutluluğa çevirip beni gülümsettiği için.
Bunun için insanoğlu ne yaparsa yapsın bir yerde eksiklik bırakır, yaptığınız şeyler için duyduğumuz pişmanlık zamanla geçer. Ne var ki yapmadığımız şeyler için duyulan pişmanlığın çaresinin olmadığını görürüz.
O zaman keşke dememek için: gitmeniz gereken yere gidin sevdiğinize gidin, yapmanız gerekeni yapın gerekiyorsa bir kalp kırın, kalbinizi dinleyin kırılsa bile bir gün ve geç kalmayın hayat trenine bir gün kaza etse bile çünkü son pişmanlığın zamanı ve saati yoktur.
İnsanoğlu yaşadığı yaşam boyunca geçmişi irdelediği zaman yaşamı boyunca geçirdiği yolculuğunun yarısı ak, yarısı kara olduğunu görür ve hüzünlenir. Yaşadığı pişmanlıklar ve keşkeler izleri ile dolu, insan kendi hayatının içerisinde yaşadıklarını kendisinden başka kim bilebilir ki.
samimiyetsizlik kokan ilişkiler ve iki dudağın arasını süsleyen yalanlar.
Demek ki takdığımız sahte maskeler yüzlerin arasına sıkıştırılmış bir benlik ve sonucunda ortaya çıkan farkındalık değil midir? yaşanmış pişmanlığı ise sonuçları ne olursa olsun yaşanmamış pişmanlığı kadar insanı huzursuz etmez mi?
Bazen kalem tutan ellerin ne kadar acımasız olduğunu görürüz, yazdıklarımızdan dolayı haykırmak istediklerimiz bazen boğazlarımızda düğümlü değil artık.
Yanlış yapmak istemiyoruz, hata yapmaktan korkuyoruz, sonradan pişman olmaktan endişeleniyoruz. Üzgünüm ama ne yaparsan yap, ne kadar ölçüp biçersen biç hiçbir şeyin garantisi yok. Asla olmaz sanılan oluyor, asla yapmaz dediğimiz yapmayacağına inandığımızı yapıyor.
Hayatın çileli yolları içerisinde her şeyin eskimeye yüz tuttuğu, yaşın geçmesine olgunluk denilse de en yakışanı yorgunluk değimli?
Meğer sevgi sözcüğünün olduğu tüm cümleleri seviyorum. Ön yargılarımdan sıyrılıp, beni seven insanları kalbimden uzaklaştırmadığı için.
Ser verip sır vermeyecek dost o kadar az kaldı ki bu dünyada yine de az olsa kalan tüm dostlara selam olsun. Bugünüm de, geleceğim de yarınki geçmişim olacağına göre, bugün o gündür.