Geldik ve gidiyoruz hangi amaçla geldik onu da anlamış değilim. Anladığımın tek bir şey var doğduk, emekledik, okuduk çalıştık ve ebedi aleme göçüp gittik.
Ama yaşadığımız yaşam boyunca tek bir amaç için uğraştık durduk. Fakat şöyle bir düşünün ki anlamsız çabalar, geçici hevesler için kendimizi adete yıprattık durmadık mı? Bir görev adamı olarak dünyada ki görevimizi tamamlayıp ayrılma vakti geldiğin de gitmeyecekmiyiz.
Hayat bizden bir şeyler götürüyorsa bu onu verebilecek kadar gücümüzün olduğunu gösteriyordur. Hayattan da yeni şeyler bekliyorsak eğer, o gücü görmeliyiz kendimizde. Yıprandığımız, bizi yoran, üzerimizde olumsuz etkiler yaratan her şeyden doğru zamanda vazgeçmesini bilmeliyiz. Bu hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değil. Hiç kimse kalıcı değil.
Demek ki yapacağımız hareketlerimizi çok iyi kontrol ederek kalp kırmadan hak yemeden, ayrıldığımızda bizi iyi dosttu dedirtmenin yollarını bulmamız lazım.
Çünkü hayatın kimine uzun kimine kısa olduğunu biliyoruz o zaman o bir saniseyi bile iyi değerlendirmemiz lazım.
Ben bir eğitimci olarak kendimi çok eleştirdiğim konularım oldu acaba yetiştirdiğimiz öğrencilerimize tam bir eğitim verdik mi sorusu benim kafamdan hiç eksik olmadı, ancak çeşitli kademelere gelen öğrencilerimizi gördükçe de demek ki doğru şeylerde yapmışız diyebildim.
Oysaki çoğu devletlerde her doğan çocuğa veya evlenen kişilere bir ağaç dikme mecburiyeti getirilmiş ise de bizde durum bunun tam tersine 40 50 yaşına gelmiş ağaçları kesip yerine beton binalar yapmıyormuyuz?
Gelin yeşili koruyalım toprağımıza sahip çıkalım adımıza hiç olmazsa bir ağaç dikip gelecek nesile bir eser bırakalım.
Belki gelecek nesillerin gönüllerine bir taht kurmuş oluruz.